Sayfalar

HASTANE ÇALIŞANLARINDA ACININ DÖNÜŞTÜRÜCÜ GÜCÜNÜN YAŞAM DOYUMLARI ÜZERİNE ETKİSİ

Özet: Bu çalışmada, Isparta Şehir Hastanesi ve Süleyman Demirel Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi çalışanlarının acının dönüştürücü gücünün varlığına inanç ve yaşam doyum düzeylerinin ölçülmesini; bu sayede acının dönüştürücü gücünün hastane çalışanlarının yaşam doyum düzeyleri üzerindeki etkilerinin tespiti amaçlanmaktadır. Araştırmanın evrenini Isparta Şehir Hastanesi ve Süleyman Demirel Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi çalışanları oluşturmaktadır. Araştırma kapsamında 287 hastane çalışanına (hekim, hemşire/ebe, diğer sağlık personeli, idari personel ve diğer personel) anket uygulanmıştır. Veri toplama aracı olarak Joshanloo (2014) tarafından geliştirilen, Dinçer vd. (2015) tarafından Türkçe'ye uyarlanan 5 ifadeden oluşan “Acının Dönüştürücü Gücü Ölçeği” ile Diener vd. (1985) tarafından hazırlanan, Dağlı ve Baysal (2016) tarafından Türkçe'ye uyarlanan 5 ifadeden oluşan “Yaşam Doyumu Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırma sonucunda hastane çalışanlarının acının dönüştürücü gücüne dair inançlarının mevcut olduğu ve bunun hastane çalışanlarının yaşam doyumları üzerinde pozitif bir etkiye sahip olduğu ortaya konmuştur.

daha fazlasını oku

İNTERNET ÇAĞINDA SANAL ORTAM YALNIZLIĞI: ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

Özet: Bu çalışmanın konusunu “yalnız olma durumu, kimsesizlik” şeklinde ifade edilen yalnızlık ve “insanların gerçek sosyal yaşamdan ayrılarak sanal sosyal aktivitelere yönelmeye başladığını gösteren” şeklinde ifade edilen sanal yalnızlık oluşturmaktadır. Bu çalışmada, Süleyman Demirel Üniversitesi’nde eğitim gören İşletme Bölümü öğrencilerinin sanal ortam yalnızlığı düzeylerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın evreni, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’nde öğrenim gören birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıf öğrencilerinden (328 kişi) oluşmaktadır. Veri toplama aracı olarak Korkmaz ve arkadaşları (2014) tarafından geliştirilen “Sanal Ortam Yalnızlık Ölçeği (SOYÖ)” kullanılmıştır. Araştırma sonucunda erkek öğrencilerin, kız öğrencilere göre daha fazla sanal paylaşımda bulundukları; erkek öğrencilerin, kız öğrencilere göre sanal ortamda daha sosyal oldukları sonucuna varılmıştır. Yine araştırma sonucunda öğrencilerin şiddetli olmasa da sanal ortam yalnızlığı yaşadıkları söylenebilir.

daha fazlasını oku

SAĞLIK KURUMLARINDA GÖRÜLEN TOKSİK LİDERLİK DAVRANIŞLARI: BİR ÜNİVERSİTE HASTANESİ ÖRNEĞİ

Özet: Günümüzde örgütsel yaşamda liderlik kavramı, çalışanlar bağlamında ve örgüt genelinde hayati önem taşıyan bir unsur olarak yer almaktadır. Örgütlerin başarıya ulaşabilmesi için liderlik kavramı son derece önemli bir hal aldığından, bu konuyla ilgili pek çok çalışma yapılmaktadır. Geçmişte yapılmış olan çalışmalar sıklıkla liderliğin yapıcı ve pozitif yönlerini ele almıştır. Günümüzde yapılan çalışmalarda ise ‘liderliğin karanlık yönü’ incelenmeye başlanılmıştır. Liderliğin karanlık yönünü yansıtan liderlik türlerinden biri olarak da çalışmalarda karşımıza toksik liderlik kavramıçıkmaktadır. Toksik liderlik;çalışanlarına karşı onur kırıcı davranışlarda ve motivasyondüşürücü söylemlerde bulunan; örgütün amaç, görev ve hedeflerinin aksi yönünde hareket eden; kısacası çalışan ve örgüt açısından zararlı, etkililik ve verimlilik unsurlarını negatif yönde etkileyen bir liderlik türüdür. Sağlık kurumlarında bulunan liderlik türleri pek çok araştırmaya konu olmuştur. Bu çalışmada ise liderliğin pozitif yönlerinden ziyade yıkıcı, zararlı yönleri ele alınmaktadır. Bu bağlamda çalışmamızda sağlık kurumlarında bulunan toksik liderlik davranışlarından hangilerine daha sık rastlandığının tespit edilmesi amaçlanmaktadır.Bu çalışmada Schmidt’in Toksik Liderlik Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu Isparta ili Süleyman Demirel Üniversitesi Hastanesi çalışanları oluşturmaktadır. Elde edilen bulgular doğrultusunda incelenen üniversite hastanesi örneğinde en yüksek toksik liderlik türünün narsist liderlik olduğu ancak genel olarak toksik liderlik davranış düzeyinin düşük olduğu sonucu ortaya çıkmıştır.

daha fazlasını oku

YÜKSEK-DÜŞÜK BAĞLAMLI İLETİŞİM İLE ÖRGÜTSEL MUHALEFET DAVRANIŞLARI ARASINDAKİ İLİŞKİ: SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ AKADEMİK PERSONELİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

Özet: Bu çalışmada, üniversitede çalışmakta olan akademik personelin örgütsel muhalefet davranışlarının ve yüksek-düşük bağlamlı iletişim eğilimlerinin ölçülmesi ve aralarındaki ilişkinin tespit edilmesi amaçlanmaktadır. Araştırmanın evrenini Süleyman Demirel Üniversitesi’ne bağlı fakültelerde çalışan akademik personel oluşturmaktadır. Araştırma kapsamında 201 akademik personele anket uygulanmıştır. Veri toplama aracı olarak Erdem (2006) tarafından Hall’ın Yüksek Bağlam-Düşük Bağlam Modeli çerçevesinde geliştirilen ve 15 ifadeden oluşan “KİÖ-TUR” (Kültürel İletişim ÖlçeğiTürkçe) ile Kassing (1998) tarafından hazırlanan, Aksel (2013) tarafından Türkçe'ye uyarlanan 20 ifadeden oluşan “Örgütsel Muhalefet Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırma sonucunda, üniversitedeki yüksek bağlamlı iletişim, düşük bağlamlı iletişime göre yüksek bulunmuştur. Ayrıca, akademik personelin örgütsel muhalefet davranışlarını sergileme eğilimleri çoktan aza doğru dikey muhalefet, yatay muhalefet ve yer değiştirmiş muhalefet şeklindedir. Yine araştırma sonucunda, dikey muhalefet ile yüksek bağlamlı iletişim arasında negatif, düşük bağlamlı iletişim arasında ise pozitif bir ilişki bulunurken, yatay muhalefet ile hem yüksek hem de düşük bağlamlı iletişim arasında pozitif bir ilişki olduğu tespit edilmiştir.

daha fazlasını oku

Sağlık Çalışanlarının Proaktif Kişilik Yapıları İle Duygusal Bulaşma Durumları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi Üzerine Bir Araştırma

ÖZET: Bireyin sahip olduğu duygular diğer insanlarla nasıl iletişim kuracağını belirleyebileceği gibi, iletişimde bulunan bireyler birbirlerinin duygularından etkilenebilir ve duygusal bulaşma yaşayabilirler (Hatfield vd.,1994). Hatfield ve arkadaşları (1994) bir bireyin başka bir kimsenin ses tonu, duruşu, hareketleri ve ifadelerinden farkında olmadan etkilendiği karşısındakini taklit ederek duygusal yakalama sürecini “duygusal bulaşma” olarak tanımlamışlardır.  Proaktif kişilik, kişilerin bir değişimi başlatma ve çevreyi etkilemeleri gibi aktif rol üstlenmelerine değinmektedir. Bu kişilik özelliğine sahip bireylerin davranışlarını ayıran ana özellik, işe karşı pasif olmak yerine, aktif bir yaklaşım içinde olmalarıdır (Bateman ve Crant, 1993). Proaktif kişilik yapısına sahip bireylerin yapıları incelendiğinde bu bireyler için, değerlerin duygulardan daha önemli olduğu ve herhangi bir durumu değiştirebilmek için kendilerinde güçlü oranda insiyatif ve sorumluluk hissettikleri görülmüştür (Covey, 2015).

daha fazlasını oku