Sayfalar

YÜKSEK-DÜŞÜK BAĞLAMLI İLETİŞİM İLE ÖRGÜTSEL MUHALEFET DAVRANIŞLARI ARASINDAKİ İLİŞKİ: SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ AKADEMİK PERSONELİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

Özet: Bu çalışmada, üniversitede çalışmakta olan akademik personelin örgütsel muhalefet davranışlarının ve yüksek-düşük bağlamlı iletişim eğilimlerinin ölçülmesi ve aralarındaki ilişkinin tespit edilmesi amaçlanmaktadır. Araştırmanın evrenini Süleyman Demirel Üniversitesi’ne bağlı fakültelerde çalışan akademik personel oluşturmaktadır. Araştırma kapsamında 201 akademik personele anket uygulanmıştır. Veri toplama aracı olarak Erdem (2006) tarafından Hall’ın Yüksek Bağlam-Düşük Bağlam Modeli çerçevesinde geliştirilen ve 15 ifadeden oluşan “KİÖ-TUR” (Kültürel İletişim ÖlçeğiTürkçe) ile Kassing (1998) tarafından hazırlanan, Aksel (2013) tarafından Türkçe'ye uyarlanan 20 ifadeden oluşan “Örgütsel Muhalefet Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırma sonucunda, üniversitedeki yüksek bağlamlı iletişim, düşük bağlamlı iletişime göre yüksek bulunmuştur. Ayrıca, akademik personelin örgütsel muhalefet davranışlarını sergileme eğilimleri çoktan aza doğru dikey muhalefet, yatay muhalefet ve yer değiştirmiş muhalefet şeklindedir. Yine araştırma sonucunda, dikey muhalefet ile yüksek bağlamlı iletişim arasında negatif, düşük bağlamlı iletişim arasında ise pozitif bir ilişki bulunurken, yatay muhalefet ile hem yüksek hem de düşük bağlamlı iletişim arasında pozitif bir ilişki olduğu tespit edilmiştir.

daha fazlasını oku

Sağlık Çalışanlarının Proaktif Kişilik Yapıları İle Duygusal Bulaşma Durumları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi Üzerine Bir Araştırma

ÖZET: Bireyin sahip olduğu duygular diğer insanlarla nasıl iletişim kuracağını belirleyebileceği gibi, iletişimde bulunan bireyler birbirlerinin duygularından etkilenebilir ve duygusal bulaşma yaşayabilirler (Hatfield vd.,1994). Hatfield ve arkadaşları (1994) bir bireyin başka bir kimsenin ses tonu, duruşu, hareketleri ve ifadelerinden farkında olmadan etkilendiği karşısındakini taklit ederek duygusal yakalama sürecini “duygusal bulaşma” olarak tanımlamışlardır.  Proaktif kişilik, kişilerin bir değişimi başlatma ve çevreyi etkilemeleri gibi aktif rol üstlenmelerine değinmektedir. Bu kişilik özelliğine sahip bireylerin davranışlarını ayıran ana özellik, işe karşı pasif olmak yerine, aktif bir yaklaşım içinde olmalarıdır (Bateman ve Crant, 1993). Proaktif kişilik yapısına sahip bireylerin yapıları incelendiğinde bu bireyler için, değerlerin duygulardan daha önemli olduğu ve herhangi bir durumu değiştirebilmek için kendilerinde güçlü oranda insiyatif ve sorumluluk hissettikleri görülmüştür (Covey, 2015).

daha fazlasını oku

Hastane Yönetimine Profesyonel Yaklaşım

            Sağlık Bakanlığı, nerdeyse bütün yöneticilerini yeniledi. Merkez ve taşra teşkilatı ve hastane yöneticilerini yeniden atadı. Bazı il ve hastanelerde ise, daha önce yönetim kademelerinde bulunan kişiler, yerleri değişse bile yönetime devam etmekteler. Eski yöneticilerin arasına yenileri katıldı. Böylece yönetici atama işlemleri yaklaşık beş ayın üzerine tamamlandı gibi…

daha fazlasını oku

Makam Sevdası

İş dünyasında çalışanların hep ulaşmak istediği bir unvan, pozisyon, statü veya makam vardır. Bu unvan mühendis, hâkim, doktor, öğretmen, doçent, profesör gibi mesleki veya şef, birim sorumlusu, şube müdürü, daire başkanı, genel müdür, müşavir, koordinatör gibi yönetsel olabilir.

daha fazlasını oku

Yönetici Bakış Açısı

Kızını ve oğlunu yakın zamanda evlendirmiş olan Ayşe Teyze, Fatma Hanımla oturmuşlar sohbet ederler. Ayşe Teyze; “Kızım çok iyi bir insan evladına düştü. Kızımın elini sıcak sudan soğuk suya sokturmuyor, eşi eve hizmetçi bile tuttu, ne isterse ona alıyor, onu gezmelere götürüyor, kendi ailesine giderken de, kızımı bize gönderiyor, hatta zaman geliyor ki, kahvaltısını yatağına kadar getiriyormuş, Allah razı olsun, kızım çok rahat….”  Peki oğlunun evliliği nasıl gidiyor sorunca Fatma Hanım, Ayşe Teyze “Ah ahretliğim, sen sorma ben söylemeyim, oğlum bir sütsüze düştü, oğluma etmediğini bırakmıyor. Evde hiçbir iş yapmıyor, hizmetçi tut ona yaptır diyor, her gün beni dışarıda yemeğe çıkar, değişik yerleri gezdir, her istediğimi al istiyor, oğlum aileme gidelim dese, sen annene git bende anneme gideceğim diyor, birde her sabah kahvaltımı yatağıma getireceksin demez mi!…” Ayşe Teyzeyi aynı olaylar karşısında bu kadar farklı düşündüren şey elbette bakış açısı, yani nazarıdır.

daha fazlasını oku