Ne Kadar Yaşacağız?

Posted by: Sedat Bostan 6 yıl ago

            İnsana dünyada ne kadar yaşayacağına dair verilmiş bir garanti yok. Her insan ihtimaldir ki, her an ölebilir. Ama yinede her toplumda yaşayan insanların ortalama yaşam süresi matematiksel olarak hesaplanabilmektedir. Doğuştan beklenen yaşam süresi ve bebek ölüm hızı o ülkenin gelişmişlik, refah düzeyi ve sağlık hizmetlerini göstermesi açısından önemlidir.

            Doğuştan beklenen yaşam süresi göstergesi, “erkek, kadın ve ortalama” olarak üç gösterge üzerinden hesaplanmaktadır. Genellikle bayanlar erkeklerden daha çok yaşamaktadır. Bunun değişik nedenleri ileri sürülmektedir. Bayanların biyolojik yapıları ve anne olmaları nedeniyle daha fazla sağlık hizmeti almaları en temel iki nedendir. Özellikle bayanların anne olabilecekleri dönemde ve annelik esnasında hormonel sistem ve biyolojik yapıları onları birçok hastalıktan korumaktadır. Anladığımız, kadınlar yaşamak konusunda erkeklerden daha şanslıdır. Annelikleri onlara torpil yapıyor.  

Ülkemizde, doğuştan beklenen yaşam süresi sağlıkta dönüşüm programı başladığından beri yaklaşık 5-6 yaş artmış olarak hesaplanmaktadır. Bu artış dünyada son dönemde en hızlı doğuştan yaşam süresi beklentisi artışıdır. Elbette bu süreçte ekonomik refah artışı ve sağlık hizmetlerinde reform uygulamaları bu artışın mimarı görülmektedir.

Peki ortalamada ne kadar yaşayacağız?  Sağlık Bakanlığı istatistiklerine göre; Erkekler (2016) 75,3yıl; Bayanlar (2016) 80.7 yıl ve ortalamada 78 yıl görülmektedir. Dünya Sağlık Örgütü 2020 projeksiyonu “Core Health Indicators in the WHO European Region 2017” çalışmasında (http://www.euro.who.int/__data/assets/pdf_file/0005/346325/CHI_EN_WEB.pdf?ua=1) ülkemiz için 2020 yılında, ortalama yaşam beklentisi 78.9; Bayanlar 81.7 ve Erkekler 76.1 yıl olacağı tahmin etmektedir. İsviçre, İspanya gibi ülkelerde ortalama yaşam beklentisi 83 yılı geçerken, Hollanda, Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerde 81 yaşın üstündedir. Bu alanda gelişmiş ülkeler ulaşmak için halen kat etmemiz gereken önemli bir yol olduğu görülmektedir. Ülkemizin sağlıkta dönüşüm uygulamalarıyla kazanmış olduğu bu iyi performansının devamını getirmesi gerekmektedir.

Doğuştan beklenen ortalama yaşam yılı süresinin yüksekliği ülkenin kalkınmışlık ve sağlık hizmetleri düzeyinin iyi olduğunu göstermekle beraber aynı zamanda yaşlı nüfusunun artışını da işaret etmektedir. Birçok yönüyle iyi olan bu gösterge, aynı zamanda sağlık hizmetleri talebinin ve sağlık harcamalarının artışını da ifade etmektedir. Avantaj ve dezavantaj birlikte gelmektedir.

Yaşlanmanın sağlık hizmeti talebi, sosyal hizmetler talebi ve harcamalara getireceği yükü azaltmanın yolu sağlıklı yaşlanma yaşam tarzı bilincinin genç ve orta yaşlılarda yaygınlaştırılmasıyla mümkündür. Bunun için sigara yasağı gibi olumsuz sağlık alışkanlıklarının önlenmesine yönelik çabalar, sağlıklı beslenme ve hareketli yaşama alışkanlıklarıyla desteklenmelidir.

Ülke olarak önümüzde uzun ve zorlu bir yol bulunmaktadır. Çıktığımız bu yolda daha ileriye gitmek süreklilik ve sürdürülebilirlikle mümkündür. Kararsızlıklar, beklemeler, yorgunluk ve geri dönüş sinyalleri hedefe varmamızı zorlaştıracaktır.

 

Doç. Dr. Sedat Bostan