Örgütsel sinizm kökeni yunan felsefesine kadar uzanan, erdemsizliğin ve bozulmanın alaycı bir şekilde eleştirilmesidir. İlk olarak Diyojen’in toplumsal yozlaşma ve bozulmayı göz önüne sermek amacıyla gündüz vakti elinde bir fenerle erdemli insan araması bunun örneğidir. Sinizim aynı zamanda kinizm kelimesiyle de ifade edilmektedir. Toplumsal ve siyasal bozulmanın eleştirel şekli olan sinizm kavramının işletme ve kurumlara uygulamasıyla örgütsel sinizm kavramı ortaya çıkmıştır.
Örgütlerde bütünselliğin bozulduğu, iş otonomisinin kaybolduğu ve kurumsal amaçlardan uzaklaşıldığı, haksız uygulamaların yaygınlaştığı durumlarda örgütsel sinizm gelişir. Aslında örgütsel adaletin ihlal edilmesi sürecinde öncelikle hak arayışları başlar. Aklın ve hakkın gerekleri vurgulanır. Değişik yollar denenir. Öncelikle üst mekanizmalara, sonra adaleti dağıttığı söylenen kurumlara, eş ve dostlara gidilir. Hak arayışlarının yansıma bulmaması, “haksızlığın hak kabul edilmesi” örgüt çalışanları arasında hayal kırıklıklarına neden olur. Hayal kırıklıkları çoğaldıkça yakınmalar devam eder.
Bir süre sonra artık konuşmak fayda etmez. Sessiz bir bekleyiş başlar. Örgütsel sessizlik dinginliğin ifadesi değil, ümitsizliğin bir tür dışa vurumudur. Artık yeni kapılar için arayışlar başlar. Kapılar çalınır. Araya insanlar konulur. Allah arayana aradığını buldurur. Göçler toplanır. Bazıları için yolculuk başlar. Kalanlardan bazılarının elleri, bazılarının ayakları, bazılarının gözleri bağlıdır. Gözleri bağlı olanlar her şey güllük gülistanlık sanmaya devam eder veya haksızlıklardan nemalanır. Eleri bağlı olanlar tutacak yere ulaşamazlar. Ayakları bağlı olanlar gidecek yerleri çok olsa da onları bağlayan farklı nedenler vardır.
Haksızlıkların usul haline geldiği işletmelerde, yetkisiz ve sorumsuzların yetki kullanıp, kararlar verip uygulatması yaygınlaşır. Diyojen gibi erdemi, adaleti ve liyakati arayanlar, haksızlığa uğramanın merkezinde olanlar, bu durumu sindiremeyenler veya yaradılışında siniklik (eleştirel, alaycı yaklaşma) olanlar, eleştirilerini alaylı bir şekilde ifade etmeye başlar.
Örgütsel sinizm, çalışanların memnuniyetsizliklerinin, yıldırma davranışına maruziyetin dışa vurumudur. Bu nedenle üretim düşer, motivasyon azalır, aidiyet yok olur, çalışan devir hızı artar.
Size tarihin tanıdığı en büyük sinik olan Sinoplu Diyojen’den bir sinizm örneği anlatayım. Çeşmenin başında mercimek ayıklayan Diyojen’in yanına İmparatora yakınlığı ile bilinen filozof Aristippus yaklaşır. Bilgisini yalakalıkta kullanan Aristippus “Sende aklını kullanıp İmparotora yakın olsaydın, böyle çeşme başında mercimek ayıklamak durumunda kalmazdın” der. Diyojen istifini bozmadan “Sen mercimek çorbasına kanaat edebilseydin, imparatora dalkavukluk etmek durumunda kalmazdın” der. İmparator İskender’in “Dile benden ne dilersen” teklifine karşılık “Gölge etme başka ihsan istemem” diyen de Diyojen’dir.
Bizde elimizde fener ile hakkı ve adaleti arayabilir miyiz? Kralların gölgesi yerine güneşi tercih edebilir miyiz?