Erken teşhis hayat kurtarır. Hastalık etkenleri vücudumuza girdiğinde hemen rahatsızlık oluşturmaz. Bir süre hastalık oluşturabilecek düzeye çıkmak için kuluçka evresi geçirir. Erken teşhis, hastalık etkenini vücutta bulunduğu bu süre içerisinde veya hastalığın hemen başlangıcında tespit etmektir. Çoğu zaman bir başka şikayet için doktora gidildiğinde muayene veya yapılan testler esnasında fark edilip hastalığa erken teşhis konulabilmektedir.
Erken teşhis arayışının sistematik hale getirilmesi check-up olarak adlandırılır. Yani check-up, belirgin bir rahatsızlığınız olmadığı halde yılda bir kez hekime giderek sağlık taraması yaptırmaktır. Check-up standart bir uygulama değildir. Kişiye göre şekillenmelidir. Kişinin ailevi ve kişisel hastalık özgeçmişine göre yapılacak muayene ve tetkikler farklılaşır. Genel muayene, solunum sistemi, kardiyolojik muayeneler, kan, idrar tetkikleri, EKG, kanser tarama testleri gibi ön araştırmalarla başlar. Elde edilen bulgulara göre yeni muayene, tetkikler ve konsültasyon istekleriyle kişiye göre yapılandırılır. Özellikle ellili yaşlardan sonra önem kazanır.
Check-up yaptırmak bir dönem bizim hastanelerimizde yaygınlaşmıştı, check-up poliklinikleri oluşturulmuştu. Sanırım normal hastalara yetişmekte yetersiz kalındığı düşünülünce bu poliklinikler kaldırıldı. Şuan aile hekimlikleri için check-up uygulaması gündemde… Kişisel koruyucu hekimlik hizmetleri ve birinci basamak tedavi hizmetlerini vermekten sorumlu olan aile hekimlerinin bu hizmeti vermesi beklenebilir. Fakat gerekli şartların aile sağlığı merkezlerinde oluşturulması gerekir.
Check-up uygulaması sadece bir muayene meselesi değildir. Başlangıçta dahi birçok tahlil ve tetkik gerektirmektedir. Halbuki, gün hastanesine entegre olmayan, aynı bina içerisinde bulunmayan aile sağlığı merkezleri gereken tahlil ve tetkikleri yapabilecek laboratuar ve teknik personele sahip değildir. Aile hekimi bir hemşire, ebe veya sağlık memuruyla çalışmaktadır. Teknik personeli istihdam edecek ve gerekli altyapıyı oluştura bilecek ödeneklere sahip değildir. Kişi bir takım tetkikleri yaptırmak için hastaneye gitmek zorunda kalınca, her şeyi orda yaptırmayı tercih etmektedir. Ayrıca toplumun tamamına verilecek check-up hizmetinin maliyet analizi de yapılmalıdır.
Aile hekimleri, check-up yapma konusunda hizmet içi eğitime ihtiyaç duyabilirler. Bu nedenle en azında bir hizmet içi programa tabi tutulmaları veya konuyla ilgili bir eğitim modülü oluşturulması önerilir. Hizmet içi eğitim demişken, daha önce aile hekimliği ile ilgili hizmet içi eğitim almış olan hekimler hala sertifikalarını beklemektedirler. Aile hekimliği hizmet içi eğitimi almamış olan aile hekimliği yapan pratisyen hekimlerin de acilen uzun süreli bir aile hekimliği hizmet içi eğitimine alınması gerekir. Aile hekimine başvuruyu artırmak, aile hekimliği ve aile sağlığı merkezlerini güçlendirmekle mümkündür.
Check-up ilk etapta sağlık sisteminde bir talep artışı ve maliyet olarak görülse de, tıbbi gereklerine uygun yapıldığı ve erken tanılar konulması halinde orta ve uzun vadede insanın sağlıklı yaşam kalitesine önemli bir katkıda bulunabileceği gibi tedavi maliyetlerinde de ciddi bir düşüş sağlayabilir.
Doç. Dr. Sedat Bostan