Cumhurbaşkanlığı kabinesinin ikinci döneminde Sağlık Bakanı yerini korudu.
Sayın Bakanın, pandemiyle mücadelede sağlık hizmetlerinin kesintisiz sürdürülmesini sağlaması ve toplumla ile iletişim başarısı hafızalardaydı.
Türkiye, sağlıkta dönüşüm programını, Sayın Recep Akdağ’ın ilk bakanlık döneminde başarılı bir şekilde gerçekleştirdi.
Önce uygulamalar, sora nihai düzenlemeler şeklinde gerçekleşen dönüşüme oluşturulan çatı (663 sayılı KHK) politikacılar ve ardından gelen yöneticiler tarafından beğenilmeyince sistem askıda kaldı.
Programın getirdiği temel sağlık hizmeti yaklaşımının merkezindeki, aile hekimliği sistemi, süreç içerisinde güçlendirilmeyince, sağlık hizmetlerimiz yine tedavi hizmetleri temelli, hastane merkezli bir yapı olarak kalmaya devam etti.
2017 yılında sağlık sisteminin yönetimi, dönüşüm programı öncesine, sözleşmeli yönetici uygulaması istisnasıyla, geri döndü.
2018 yılı seçimleri sonucunda, yeni sistem ve yeni kabine ile siyasi kimliği olmayan ve özel sektör başarısı bulunan Sayın Koca, Sağlık Bakanı olarak atandı.
Bu dönemde, hastane sektöründeki yatırımlar devam etti. Hizmete alınan şehir hastanesi sayısı 21’e ulaştı. Halende 13 şehir hastanesinin yapımı devam ediyor.
Şehir hastaneleri bir takım toplanma sorunlarına neden olsa da hastalara modern ortamlarda tedavi hizmeti alma konforu sunuyor.
Bu süreçte, şehir hastanelerini, çok eleştirilen, özel sektöre yaptırma yönteminden geri dönüldü.
2020 ve 2021 Kovid Pandemisi bütün dünya ve bizim içinde zor bir dönemdi.
Pandemi sağlık sektörü alt yapısının güçlü olması, sağlık personelinin fedakârlığı ve yönetimin başarısı ile mümkün olan en az hasarla atlatıldı.
Sonrasında hekim ve sağlık çalışanlarının özlük haklarının düzeltilmesine yönelik çabalar, ne yazık ki krize dönüştü.
Kriz, hekimlerin kamu hastanelerinden ayrılması ve yurtdışına gitme eğilimlerini artırdı.
Geliştirilen “Beyaz Devrim” projesiyle, hekimlerin özlük hakları iyileştirildi ve kamu hastanelerine geri dönüş önemli ölçüde sağlandı.
Diğer sağlık personelinin özlük haklarıyla ilgili beklentilerinin karşılanması sınırlı kaldı. Fakat seçim sürecinde 85 bin sağlık personeli alınarak istihdam artırıldı.
2018 sonrası dönemde, Sağlık Bakanlığının yayınladığı istatistik yıllığı ve TÜİK verilerine göre;
Sağlık harcamalarının Milli Gelire Oranı %4,4-5 arasında değişti. Pandemi yıllarında bir artış görüldü. Bu rakamlar, OECD sıralamasında Türkiye’nin sonlardaki yerini değiştirmedi.
Sağlık yatırımları binde üçlük durumunu korudu. Hastane harcamaları sağlık harcamalarının %48-50’si civarında gerçekleşmeye devam etti.
Sağlık harcamaları politika değişimlerini izlemek açısından çok elverişli göstergelerdir. Göstergeler, dönüşüm programı sonrasında izlenen politikaların devam ettiğine işaret ediyor.
Toplumsal, teknolojik ve çevresel değişimlere bağlı olarak sağlık sisteminin yapısal değişimi sağlayacak iyileştirici, geliştirici ve dönüştürücü yeni sağlık politikalarına ihtiyaç vardır.
Bu süreci yapılandırmada; tedavi hizmetlerinin teknik bir hizmet olduğu ama sağlığın sosyal bir olgu olduğu gerçeğinden hareket edilmelidir.
Hastalığın bir sapma, esasın sağlığı korumak ve geliştirmek olduğu ve sağlık hizmetlerinin birey ve toplum merkezli tasarlanması gerekliliği gözden kaçmamalıdır.
Bu nedenle, yeni dönemde karar yapım süreçlerinde, hekim ve sağlıkçıların yanı sıra sosyal ve yönetim bilimciler etkin bir şekilde yer almalıdır.
Sağlıkta yeni bir dönemin başlaması dileğiyle…