İnce Sanat?

Posted by: Sedat Bostan 7 yıl ago

Yöneticileri etkilemek ve onların yetkileri içerisinde olan kaynaklardan ve pozisyonlardan faydalanmak zor zanaattır. Bildiğimiz gibi kaynaklar kıt, statüler nadirdir. Dolayısıyla bunların çok fazla talibi vardır. Talipler yöneticiyi etkileyip bu kaynak ve pozisyonları elde etmek için değişik yollar izler.

Kaynaklar ve statülerin dağıtılmasında normal yol, belirlenmiş standartları, ananeleri ve şartları yerine getirerek hak etmektir. Fakat bu uzun ve meşakkatli bir yoldur. Sonucu minnetsiz bir gönül, hak etmişliğin özgüveni ve başarının mutluluğudur. Yönetici hak edenlere kaynakları dağıtır veya hak edenler arasından birlikte çalışabileceği kişileri tercih eder.  Şartları sağlamış diğer kişiler bu durumu anlayışla karşılayarak, sıralarının gelmesini bekler.

Başka bir yol ise aidiyetler üzerinden torpil veya adam kayırmacılık yöntemiyle hak etmediğini elde etmektir. Bu yöntem, örgütsel adaletsizlik ve toplumsal çürümenin baş aktörüdür.

Üçüncü yol, kişisel yetenek ve bir sanat dalı olan yalakalık, yağcılık veya dalkavukluktur. Bu öyle bir sanattır ki süfli his ve dessas akıl sahiplerinin keyifle yaparlar. Bazıları ise zorunluluk tevili ile vicdanı sızlayarak… Yalakalık, çıkar elde edebileceğin kişi veya yöneticiler için, onların yanında veya arkasından kendi varlığını inkâr ederek, onun varlığını yücelterek yapılır. Niçin? Elde edebileceği haksız makamlar veya çıkarlar için… Şef olmak, müdür olmak,  işe girmek, iş almak, para kazanmak veya başka dünyalıklar…

Yöneticiler her insan gibi nefis sahibidirler. Her nefiste kendisinin övülmesini arzu eder. Hele yanındakinin kendini inkâr edip, onu övmesi dayanılmazdır. Kendisine söylenen harikasınız, mükemmelsiz, sayenizde huzur bulduk, size duacılar, çok zekice, ne kadar çok çalışıyorsunuz, sizi takdir etmeyenler gibi ifadeler nefsine gurur, kibir ve yücelik verir. Bu tuzağa düşen yönetici, kralın soytarısından vazgeçmediği gibi bu yalakalardan vazgeçemez. Yalakanın varlığı yöneticiye kendisini iyi hissettirir.

Doğal olarak yalaka bu iyi hissettirmenin karşılığını fazlasıyla alır. Süfli hissiyata ve aldatıcı bir zekaya sahip olduğundan,  kurumda istemediği kişilere yönetici üzerinden zarar vermek ister. Bulunduğu yerin gerçekte sahiplerini kötüler. Kendisinin çıkar ve statüsünü maksimize etmeye çalışır. Yöneticinin dirayeti yalakanın zararlarını sınırlar.

Yalakalığın en hasis şekli, aidiyet veya informal ilişkilerle üst yönetimi etkileme gücünü elde etmiş olan mesleki ve yönetsel statüleri düşük kişilere, daha yüksek mesleki veya yönetsel statü sahipleri tarafından yapılandır.

İnce sanatkâr rolünü o kadar gerçekçi oynar ki, yönetici abartmalarından şüphelense bile, onun yalakalığı hakkında kesin karara varamaz. Ancak karar, yöneticinin yetkisini kaybetme durumunun sezilmesiyle, yalakanın gelme ihtimali olanların peşine düşmesiyle kesinleşir. Ama “atı alan Üsküdar’ı geçmiştir”.  Yönetici yalakanın etkisiyle başkasına zarar vermese bile, nefsine uyduğu için kendi dünyasında kendi cezasını çeker. Yinede cezayı dünyada çekmek, ahrette çekmekten daha iyi olduğunu düşünerek “Allah’ın merhametine” şükreder. Şayet birisine onun etkisiyle haksız zarar verdiyse, vay haline… Yönetici hoşuna gitmese dahi, yüzüne hakkı söyleyen ve eleştirenleri dost edinmeli, yüreklendirmelidir. Gerçek yardımcılar onlardır.

 Yalaka yoluna devam eder. Yenilere eskileri kötüleyerek veya farklı şaklabanlıklar yaparak kendisine yer açar. Gerçeğin bir huyu vardır, geçte olsa ortaya çıkar, o günü bekleyecek sabra ihtiyaç vardır. Yalakanın sanatkârlığı gerçeğin ortaya çıkma sürecini uzatabilir ama ortadan kaldırmaz.

Yalakalık ince bir sanattır, zirvesi “Efendim siz ne derseniz biz onu yaparız” ifadesinde kendini bulur.